info@ellidokuz.com
Dolar Alış
:
32.5096
Dolar Satış
:
32.5682
Euro Alış
:
34.6254
Euro Satış
:
34.6878
Aranıyor, lütfen bekleyiniz...

Haftanın Filmleri (25 Ağustos)

Türkiye`deki sinema salonlarında bu hafta biri Türk, toplam 6 film vizyona giriyor.

Terminatör 2: Mahşer Günü

"Terminatör" serisini izlediğim günleri hatırlıyorum da, ne efsaneydi! Arnold Schwarzenegger'in önce kötü sonra iyi olduğu o iki macerayı ağzım açık izledim. Sonra büyüdüm, teknoloji ilerledi. Teknoloji ilerledikçe ve ben büyüdükçe "Terminatör"ün yeni filmleri heyecanını yitirdi. Ne yaman çelişki değil mi? Şimdi, 26 yıl öncesine dönüyoruz, üstelik filmin yenilenmiş haliyle ve 3 boyutlu olarak! Robert Patrick'in yok edici makine performansını en net haliyle izlemek, Linda Hamilton'u tüm güzelliğiyle ve yaşlanmamış haliyle seyretmek, Arnold Schwarzenegger'in vali olmadan önceki hallerine tanık olmak ve tabii ki çocukluğumuza dönmek için müthiş bir fırsat! James Cameron'un yönetmen koltuğunda harikalar yarattığı filmi mutlaka sinema salonunda deneyimleyin derim!

Çılgın Hırsız 3

Kötülük, iyidir! Illumination ve Universal'in imza attığı "Çılgın Hırsız 3"ün sloganı! İçinde milyonlarca sübliminal mesaj barındıran ve kötülüğün iyi bir şey olduğunu söyleyen serinin yeni animasyonunu yine de izlememek çok zor. Film, yönetmenlerinden Pierre Coffin'in estirdiği Fransız rüzgarı ve her iyinin içinde bir kötü, her kötünün içinde bir iyi vardır diyen karakterleriyle tadına doyulmaz bir seyir vadediyor. Gru'nun yıllar sonra ortaya çıkan ikiz kardeşi, serseri Minyonlar, en moda ikonu kötü Balthazar Bratt animasyon türüne aşık olmamın sebebidir.

Senin Adın

Hepimiz olmadığımız şeyi olmayı, yaşamadığımız yerde yaşamayı istiyoruz. Belki de isteklerimiz şımarıklığımızdan değil, işaretleri gördüğümüzdendir. Sadece farkında değilizdir. Japon yönetmen Makoto Shinkai yeni animesinde "yerinde olmak"tan, rüyalardan, doğadan, cinsiyetsizlikten ve aşktan bahsediyor. Japonların acımasız ve aynı oranda duygulu hallerine tanık olmak garip bir keyif veriyor bana. Kırsalda yaşayan Mitsuha ve Tokyo'da yaşayan Taki'nin rüyalarındaki sırrı aralayan animeyi izleyin bence.

Sadakat Yolunda

Gabriela Cowperthwaite "Blackfish" isimli (anlatmayayım mutlaka izleyin) belgeselinden sonra bu kez de gerçek bir hikayeyi uyarlıyor. Yönetmen, savaş gibi karanlık bir manzarayı, bir asker ve bir köpeğin dostluğuyla aydınlatsa da, hikaye ilerledikçe yaşananlar üzüyor, kırıyor, bunaltıyor. Hayvanların mayın ve bomba aramada kullanılması, alet edildikleri korkunç işlerden sadece biri. Bu hayatın karanlık tarafı. Kate Mara'nın canlandırdığı Megan karakterinin kaybettiği köpeği Rex'i bulup sahiplenmek için gösterdiği emekse aydınlık tarafı. Köpeğin sahibine gösterdiği sadakati, sahibi de ona gösterince hayat bir şekilde hep aydınlık oluyor işte.

Şansımı Seveyim

Vine dünyasında rock star gibi milyonlarca izlenen bazı insanlar derhal TV, sinema ya da tiyatro sahnesine koşuyor. Cem Gelinoğlu da "Ali Kundilli" adını taşıyan karakteriyle 2 film yaptı. Yazdı, oynadı, eline sağlık da benim için itici komikliğin sınırı Recep İvedik'tir. O da Şahan Gökbakar'ın sahici hayatında temiz bir yüzü olmasındandır belki, bimiyorum. Neyse... Gelinoğlu, bu kez şansızlığıyla ve uğursuzluğuyla etrafına hayatı zehir eden Sebahattin rolünde. Bolca aksiyon ve bolca bel altı söylem var. Ancak itiraf edeyim orijinal bazı cümleler de var. Dizilerden tanıdığımız Ender Mıhlar filmin yönetmen koltuğunda.

Şanslı Logan

Şimdi size birkaç isim sayacağım: Channing Tatum, Adam Driver, Seth MacFarlane, Riley Keough, Daniel Craig, Katie Holmes, Hilary Swank... Böyle bir sürü oyuncuyu bir filmde görünce ve bazılarını çok farklı rollerde seyredince keyifli bir heyecan duyuyorum. 1992 "Bir Zamanlar Bir Suç Vardı" filmindeki tadı arıyorum hala. Ne kadar başarılı oyuncu varsa filme toplanmıştı. Bendeki bu geçmişe özlem bir yana bu hafta vizyona giren "Şanslı Logan" listenin en iyi filmi. Steven Soderbergh'in bağımsız ve popüler sinema arasındaki dengeyi olağanüstü bir biçimde sağladığı işlerinden biri. Hikaye, karakterler, mekanlar, kostümler, müzikler olması gerektiği gibi. Soderbergh'in olağan dışı ya da uçuk görünen şeyleri görünmez bir denge tahtasına oturtmasına bayılıyorum. Üstte saydığım isimlerden Daniel Craig, ajan kimliğinden sıyrılıp çok başka bir karaktere hayat veriyor. Orijinal bir karakter çizildiğinde Craig'in ne kadar ileri gidebileceğini görmek çok zevkli. Gidin, izleyin bence.