info@ellidokuz.com
Dolar Alış
:
32.5096
Dolar Satış
:
32.5682
Euro Alış
:
34.6254
Euro Satış
:
34.6878
Aranıyor, lütfen bekleyiniz...

Necdet Divanı

Necdet Ardıç Serisi, 1

BİSMİLLÂHİRRAHMANİRRAHİM 
ELHAMDÜ LİLLÂHİ RABBİL ALEMİN VESSALÂTU VESSELAMU ALÂ RESULÜNA MUHAMMEDİN VE ALÂ ALİHİ VE EHLİ BEYTİHİ VE ESHABİHİ ECMAİN. 

Salât ve selâmdan sonra bu kitabın yazılmasında büyük manevi payı olan (3) zattan kısaca bahsetmeden geçemiyeğim. 

Bunlardan biri Kasımpaşa'da bulunan Uşşaki Dergâhının son şeyhi olan MUSTAFA SAFİ Efendidir, ikincisi, onun halifelerinden ve aynı zamanda damadı olan merhum HAZMİ TURA Efendidir, üçüncüsü Hazmi Efendinin halifelerinden merhum NUSRET Efendidir. 

Hazmi Efendiye son zamanlarında yetiştim ve az da olsa sohbetlerinde bulundum, kendisi Fatih Dersiamlarından alim, fadıl bir zat idi, ayrıca Süleymaniye Kütüphanesinin Müdürlüğünü yapmıştı, aynı zamanda Fatih Camiinde Cumartesi günleri ikindi namazından sonra Mesneviyi Şerif okuturdu. 
Dergâhların kapatılmasından sonra kendisine Fatihte bir yer tahsis edilmiş, bahçe içinde geniş bir bina idi vafatına kadar görevini orada sürdürmüştür. Üç halifesi vardı hepsi ALLAH'ın rahmetine kavuşmuştur. Kendisinin makale halinde bazı yazıları vardır. ALLAH kendisinden razı olsun.
Nusret Efendi ile uzun süre birlikte olabildim sohbetlerinde çok bulundum çok feyizler ve merhaleler aldım ALLAH onların cümlesinden razı olsun. Kendisi mürşidim ve aynı zamanda yakın akrabam idi, (KARA GÜN DOSTUYUM) diye basılmış üç adet kitabı vardır ve dört halifesi bulunmaktadır. 
Kendisi denizci idi, gerçek gönül ehli, aşık meşrep tam bir tevazu ve kemâl sahibi idi, kendisine bakanlar mutlaka tesirinde kalırlar, yüzü her zaman tebessüm ediyormuş gibi görünürdü, kendisinden zaman zaman sohbetlerde Mustafa Safi Efendinin, Hazmi Babamın bir çok kayda değer hallerini dinledim, o zamanlar onları not almıştım. Kendileri bu hallerin dışarıya açılmamasını söylemişlerse de, artık dünya hayatından ayrılmış olmaları ve okuyacak olanlara da faydalı olması ihtimalini düşünerek bir kaçını yazmadan geçemeyeceğim, kusurum olursa bağışlasınlar. Nusret Babamın ailesi Kasımpaşada oturuyorlarmış. 
Kendisi on yedi yaşlarında iken anneannesi onu alıp Uşşaki Dergâhında bulunan Mustafa Safi Efendiye bu bir uşşaki gülüdür diye teslim etmiş. Mustafa Safi Baba da dersini verdikten sonra daha genç olması dolayısı ile orada bulunan Hazmi Efendiye onu yetiştirmesi için teslim etmiş. Bir gece yarısı dergâhta Mustafa Safi Efendinin seccadeye oturup tesbih elinde şiddetli ve coşkun bir zikir yaptığını görevli hanım farkediyor, bu halin normalin dışında bir zuhurat olduğunu anlayıp, neticeyi beklemeye başlıyor, bir müddet sonra Mustafa Safi Efendi Elhamdülillâh deyip zikrini sona erdirip sükünete eriyor ve yanına gelenlere çok şükür Nusreti kurtardık, diyor.

Nusret o tarihlerde 18 yaşında ve Karadenizde bir gemide görevli, o gece Karadenizin müthiş fırtınalı hallerinden biri. Karadenizde Karadeniz isimli gemide Ereğli önlerinde kocaman dalgalar arasında kabuk gibi sallanırken öyle bir zaman oluyor ki bir an denizin dibi gözüküyor, o anda bir elin kendilerini yukarıya çekip su yüzüne çıkardığını görmüşler. O zaman kaptan ve genç Nusret dergâha bir kurban adamışlar, nihayet deniz sakinleşmiş İstanbul'a döndüklerinde kurban alıp dergâha götürmüşler. Bir gün Mustafa Safi Baba eşi ve yakınları ile birlikte Boğazdan kayıkla geçip bir davete gitmeleri icab ediyormuş tam Boğazı geçerlerken şiddetli bir fırtına kopup denizi coşturmuş, denizden çok korkan validanım aman efendi sen koru demiş, o zaman Mustafa Safi Baba denize hitaben (dur ey derya senden büyükler var) dediği anda o dalgalarla coşmuş derya derhâl sükünet bulmuş. Mustafa Safi Efendinin hanımı uzun yaşadı onu ben de gördüm, Nusret Babamla bir gün onun ziyaretine gitmiştik, bize şu olayı anlattı. Bir gün dergâh kaiabalıkmış epey gelen giden olmuş yemekler yapılmış tam sofralar kurulacağı sırada meydancı kadının mutfaktan çığlığı duyulmuş, orada dolapların birinin üstünde kırk ayak gibi daha büyük bir mahlûkun durduğunu görüp korkmuş. Hemen Efendiye haber verip çağırmışlar oraya gelen Mustafa Safi Baba o hayvana bir nazar ettiğinde, hayvanın su gibi eriyip akıp gittiğini görmüşler. O ziyarette; oğullarım artık (canlar) çok azaldı dediği sözü halâ kulaklarımdadır. Bir gün Mustafa Safi Efendi camiye giderken önüne bir sarhoş çıkıp mübarek sakalından tutup tartaklamaya ve sen şöyle kötü böyle kötü insansın dedikçe, o da öyledir oğlum öyledir, diyerek cevap verirmiş. Nihayet sarhoş onu bırakıp yoluna devam etmiş fakat aklı az önce yaptığı işe takılmış eve geldiğinde, sarhoşluğu da biraz geçer gibi olmuş ve bu hali hanımına anlatmış. Hanımı da tartakladığı kimsenin tarifini yapmasını söylemiş o da hatırında kaldığı kadar tarif etmiş, hanımı aman efendi sen ne yaptın o mübarek zat Uşşaki Dergâhının Şeyhidir, sen yarın hemen git özür dile, demiş. Sabahı zor yapan adam hemen gidip efendi hazretlerini bulmuş özür dilemiş ve orada kendisine derviş olmuş. 

Dergâhta İffet Hanım isminde dergâhın işlerini gören, Hanımların zuhuratlarına bakan ve Mustafa Safi Efendinin hizmetinde bulunan bir hanım varmış. 

Geceleri saat iki üç arasında kalkınca İffet Hanım saatin kaç olduğunu bilemezmiş, bunu hisseden Mustafa Safi Efendi cebinden zincirli saatini çıkarıp, zincirinden tutup ona döndürüp bak dermiş, İffet Hanım'da saate bakar ona göre işlerini tanzim edermiş. Hazmi Efendi Baba gençliğinde Erzurum'da imiş tahsil için İstanbul'a gelmiş, gelmeden evvel orada bir mübarek Şeyhi de varmış. İstanbulda tahsile başladığı sıralarda arkadaşları onu ders bittikten sonra hep kahveye götürmek isterlermş, fakat o gitmez hemen handaki odasına gider derslerine çalışırmış. Bir gün yine arkadaşları çok ısrar etmişler zorla kahveye götürmüşler, o da oturup arkadaşlarının oyununu seyr etmeğe başlamış, oturduğu yer kapıya karşı imiş, arada sırada kapıdan giren çıkana bakarmış bir ara gene gözü kapıya takılmış aman efendim o ne, Erzurumdaki Şeyhi kapıda durup onu seyretmiyor mu; hemen yerinden fırlayıp ayaklarına kapanmış fakat o anda hazret ortadan kaybolmuş. Bunun üzerine orayı terkedip hemen odasına gitmiş tövbe etmiş bir daha kahveye gitmemiş. Hazmi Efendi Erzurumdaki şeyhi vefat edince İstanbul'daki Uşşaki Dergâhına gidip, Mustafa Safi Babaya derviş olur ve orada Hakkın sevgisine erer. Safi Baba onu kendine damat yapar ve aynı zamanda da halifesi olur. Bir gün Hazmi Efendi Fatih'teki dergâhın bahçesinde bir ağaca çıkıp yemiş topluyormuş bir ara ya ALLAH diye kendini yere atmış ve sonra kalkıp üstünü başını temizleyip yanına gelenlere (Hatice’yi kurtardık) demiş. 

Aradan bir kaç gün geçince Hatice hanım Ankara'dan gelip Efendi Baba büyük bir kaza atlattım az daha ahireti boylayacaktım, demiş ve kurban kesmiş. Bu hanımı ve beyini sonraları çok gördüm birlikte sohbetlerde bulunduk ikisi de hoş kimselerdi. Bir gün Hazmi Baba ile ihvan Bursa'ya gitmişler hava almak için tanıdıkları onları Nilüfer çayının kenarına götürmüş o arada tanıdıklarının oğlu ikram etmek için balık tutmaya gitmiş fakat balık tutmak için dinamit atmış bunu gören jandarmalar çocuğu tutmak için gelmişler, bunları gören çocuğun annesi, aman efendi baba deyip niyaz etmiş. Hazmi Baba hemen jandarmanın yanına gidip vakarını takınıp jandarmaya bir nazar etmiş, jandarma yavaş yavaş başını eğmiş ve peki efendim deyip oradan ayrılmış. Hazmi Baba Hacdan geldikten bir müddet sonra, ben dükkânda makina başında dikiş dikerken bir ara dalmışım o anda Hazmi Babamın ruhaniyeti karşımda belirdi sanki bana gayret verir gibi, hadi oğlum hadi oğlum, LÂİLÂHE İLLALLAH -LA İLÂHEİLLÂLLAH diye fakiri uyardı az sonra bu hâl geçince, makineden kalktım ve ütüye geçtim o anda gözüm yere takıldı. Eskiden ütüde kullandığımız mangal kömürü ile yazılmış yan yana üç harf gördüm, ayın, ye, ve dal, birlikte okununca iyd oluyor. Sonrada araştırdığımda bu kelimenin manâsının bayram olduğunu ve o zamanda Hazmi Babamın dünya değiştirmiş olduğunu öğrendim onun bayramı imiş. Sonra Nusret Efendiye gitmemizi vasiyet etmiş. Hazmi Baba vefat edince bütün ihvan cenaze törenine gelmişler Nusret Babam da gitmiş, cenazeyi hazırlamışlar. Kur'anlar okunuyor, dualar ediliyor, zikirler yapılıyor, bütün  muamelede tamamlanınca Kasımpaşa'daki kabrine götürülmek üzere yola çıkılıyor, epey bir müddet gittikten sonra, Nusret Baba Rahmiye Anneye ben deha fazla gidemiyeceğim dayanamıyorum deyip yavaşça yanlarından ayrılmış. 

Kafile kabristana gelmiş, cenaze toprağa verilmiş. Gene Kur'anlar okunmağa başlamış, zikirler niyazlar dualar devam ediyor, bir ara ihvandan biri Rahmiye Annemin yanına gelip, Nusret Bey nerde diye sorunca, daha yanda bulunan bir zat hemen atılıp şuradaki ağacın altında dua ediyordu görmedinmi? demiş ve onunda orada hazır olduğunu belirtmiş. Bir Ramazanda Fatih dergâhında akşam olmak üzere imiş iftarlık yokmuş, ev halkı Hazmi Babaya ne yapacağız diye sorduklarında, yemeğimiz Haktadır üzülmeyin demiş ve az sonrada Nusret Bey elinde etler içeriye girmiş, bunun üzerine Hazmi Baba, bu gün Nusret Hızırlık yaptı demiş. Bir gün bir arkadaş ile Nusret Babamın ziyaretine gitmiştik mübarek epey konuştu, sonra izin isteyip, başka bir yerde ders yapacağız dedik, kapıdan çıkarken o dedi ki (deryada yıkanıp temizlendiniz hadi göle gidip kirlenin) bunun manâsını çok seneler sonra anladım. Nusret Babam gişede çalıştığı sıralarda, ziyaretine giderdim, gemi saati olmadığı zamanlar gişenin kapısı kapalı olur, kendisi içerde istirahat ederdi, yorgun değilse zikir yapar veya yazı yazardı. Gittiğimde kapıyı vurmam, geldiğimi anlar az sonra kendi kapıyı açar içeri alır sohbet ederdi. Gene Nusret Babam gişede çalışırken ziyaretine gittim epey konuştuktan sonra bana bir elma ikram etti dönüşte onu yedim bir ders geçtim. Bir Pazar günü ziyarete gitmek için yola çıktım o gün mübarek ev halkına, bu gün, çok nurlu biri geliyor demişler, o gün hakikaten Ruh alemim çok yerinde idi eve vardığımda bu müjde ile karşılaştım. Ev küçük Bebekte idi. Notlarımda hepsinin daha birçok değişik hâlleri kayıtlı fakat sizleri daha fazla yormamak, hatıralarını yad ve kıymetlerini bilmemiz için bu kadarla iktifa ediyorum. ALLAH C.C. sırlarını takdis etsin bizleri de halleriyle hallendirsin amin ve selâmun alel mürselin velhamdülillâhi Rabbil alemin. Burada kendilerinden çok yararlandığım, benim için kıymetli zamanlarını ve nefeslerini tüketen Kur'an ve Tefsir hocalarımı da anmadan geçemiyeceğim ALLAH onlardan razı ve yerlerini Cennet eylesin amin. Bu zevatı alillerden başka daha bir çok kemâl ehli diye anılan kimselerle görüştüm, dostluk ettim, hepsinden birer hisse aldım, bunlardan kimisi, hoş karşıladı, kimisi boş karşıladı, kimisi tahkir etti, kimisi takdir etti ALLAH cümlesinden ve cümlemizden razı olsun, kusurlarımız varsa hoş görülsün. NECDET ARDIÇ 8/10/1988 CUMA TEKİRDAĞ 

YETİŞ Ey goncai bağ'ı safa, ey virdi handanım yetiş, Lütfun senin derde deva, ey derdi dermanım yetiş, Dolmuş gözüm göynüm senin aşkınla, ey nazlı güzel, Sensiz cihanı neylerim, ey munisi canım yetiş, İçtim gözünden bir kadeh, aşkın şarabın mest olup, Ayılmazam ta haşradek, ey mesti çeşmanım yetiş, Ey tuti'i sükker deher, nutkun verir bu cisme can, Kurban yolunda başı can, ey mahı tabanım yetiş, Nur'ı Cemâlin şem'ine pervane veş yandı gönül, Aşkından ayırma beni, ey şem'i tabanım yetiş, Dil bülbülü feryad eder, ağlar durur şamu seher, Bekler ol canandan haber, ey can'u cananım yetiş, Ey goncai bağı emel, ey hüsnü anı bi bedel, Ey Hazminin leylâsı gel, sultanı habanım yetiş. HAZMİ TURA  

EY ADEM OĞLU 
Ey Adem oğlu nerden gelirsin, 
Geçmekte ömrün her dem erirsin, 
İdrak edersen sen bir emirsin,
Durmaz gidersin kemale doğru. 

Sahilde bir gün sabah edersen, 
Gafil görünme mihrabdasın sen, 
Dağlar denizler tekbir okurken, 
Tut şeyhin elinden git HAKKA doğru. 

Yokluktur evvel şartı kemalin, 
Elbet gizler dilber cemalin, 
Bir gün tadarsın zevkin visalin, 
Sanma gidersin hevaya doğru. 

Kendinmi mahzun yarinmi bilmem, 
Kalbin okur HU ey Nur'ı didem, 
Alem kemakân devrinde her dem, 
Çık arşa bir an bak ferşe doğru. 

Dalma derinden bahri sıfata, 
Düşsen mukabil mir'atı zata, 
Hak gör bakarken şeh'ü gedayı, 
Gönlün açılsın Mevlâya doğru. 

Her nokta cevvâl her zerre raksan, 
Her katrei can aşkıyle handân, 
Cennet'mi bilmem her bağ ve bostan, 
Meydan senindir devrane doğru. 

İdraki noksan olduysa merdin,
Kemale seyrini bilmesse ferdin, 
Koşup dururlar peşinde dehrin, 
Elbet giderler hayale doğru.

İnsan isen gel maşuku seyret, 
Fani vücudu bakiye devret, 
Mahbubu haksın ilminde zevket, 
Yorulma gitme Celâle doğru. 

Coştum giyindim meydane geldim, 
Uşşaki dilden seyrane geldim,
Ey dertli etfal dermane geldim,  
Merd ol soyun gel ummana doğru. 

Ey vechi baki maşuku Canan, 
Bak cismi fani hasretle nalân, 
Ademle Havva gurbette giryan, 
Elbet giderler visale doğru. 

Manen büyüksün yoktur sana eş, 
Gönülde neler var boş durma eş, 
Ufku ezelden doğan bir güneş, 
Gidermi acep zevale doğru. 

Ölmezden evvel ölmek gerekmiş, 
Canane can'ı kurban gerekmiş, 
Uşşak içinde Nusret bilinmiş, 
Çevir yüzünü cemale doğru. 

NUSRET TURA 
MEKKE MEDİNE ( 6.8.1987 ) 

ESMAÜL HÜSNA'dan gezinti 

ALLAH'u ekberdir isimlere cami, oluyor varlıklara hami, Ebedidir daimidir daimi, Vasi olan ALLAH'u ekberdir ancak. 
RAHMAN' dırki rahmeti başka, Alemde ne varki rahmetinden başka, Bunları anladığında geçersin aşka, Cümleyi koşturan RAHMAN'dır ancak. 
RAHİM' dir gizli sırlar faş eder, İçerden bir zaman dışını yeder, Sırrına erince şüphelerin gider, Gizliye erdiren RAHİM'dir ancak. 
MELİK' tir mülkünü eyledi bina, Her yönden kendini etti sena, Acaba dersenki ne oldu bana, Mülkünün sahibi MELİK'tir ancak. 
KUDDÜS' tür mukaddestir mukaddes, Ruhu kudsiden gelir bu ses, Derununa çeker ondaki heves, Özünün varlığı KUDDÜS'tür ancak. 
SELÂM' dır selim'e erdirir varlığı, Bırakmaz ortada hiç darlığı, Kendi kendinde bulunca yarlığı, Seni sana bulduran SELÂM'dır ancak. 
MÜ'MİN' ile imane erişirsin, Sonsuz bir tevhide girişirsin, Gerçek varlığına dönüşürsün, İman sahibi eden MÜ'MİN'dir ancak. 
MÜHEYMİN' de zatına ulaştırır, Tüm alemi sana yaklaştırır, Böylece yüce dağlar aştırır, Seni seninle bulan MÜHEYMİN'dir ancak. 
AZİZ' dir azameti ile mevcud, İzzet'i ile buldu vücud, Her şey ona mutlak eyledi sücut, Dilediğince hükmeden AZİZ'dir ancak. 
CEBBAR' dır yürütür işleri cebran, Kontrölda bütün alem her an, Boş geçirdiğin günlerine yan, İşleri yürüten CEBBAR'dır ancak. 
MÜTEKEBBİR' dir kibriya sahibi, Bozamaz onunla kimse ahdini, Sende'de belirir oldunsa yakiyni, Kibriyadır örten MÜTEKEBBİR'i ancak. 
HALİK' tir dilediğince Halk eder, Mahlûkunu hep sena eder, Cümle varlığı içten dıştan yeder, Hâlk eden halk olan HALİK'tir ancak. 
BARİ' dir zamanlaması tam olan, Her şeyi yerli yerinde bulan, Bütün zamanlara hemen dolan, İşleri yerince yürüten BARİ'dir ancak. 
MUSAVVİR' Şekil eder her şeyi, Netice için oldurur gayeyi, Her varlığa koyan mayeyî, Varlığı tasfir eden MUSAVVİR'dir ancak. 
GAFFAR' dır örter bağışlar niceyi, Dilediğince çözer bilmeceyi, Dualarla geçirirsen geceyi, Günahları örten GAFFAR'dır ancak. 
KAHHAR' dır dilediğini kaldırır, Gerekeni yedi kat dibe daldırır, Farketmeden ayağını kaydıdır, İstemediğini kaldıran KAHHAR'dır ancak. 
VEHHAB' dır karşılıksız verir, İsteklerin nerden, nerden gelir, Lütfunu görünce benliğin erir, Ücretsiz veren VEHHAB'dır ancak.  
REZZAK' dır cümlenin rızkı elinde, Zahir batın almağa gelinde, Sizde REZZAK gibi hep verinde, Daha çok verecek REZZAK'dır ancak. 
FETTAH' İle her dem, açılır sırlar, Yükselir göğe iştiyak arzular, Bedenlerinden çıkar arzlılar, Her yönden Feth eden FETTAH'tır ancak. 
ALİYM' dir zatıyla bilir her şeyi, Kır boşa doldurduğun şişeyi, Gerçek ilmi bul dönersin köşeyi, Zat'i ilme ALÎYM' erdirir ancak. 
KABZ' dır nefsini bilki kabz eden, Kaçamaz hiç bir zaman önünde giden, Hâlden hâle koyup havanda ezen, Nefsini alt eden KABZ'dır ancak. 
BASİT' Geldiğinde açılır gönlün, Her şeyi seversin olur özlün, Halin kale gelir olur sözlün, Seni bir hoş eden BASİT'tır ancak. 
HAFIZ' dır hıfz eder olduğu gibi, Değiştirecek var ise çıksın hadi, Her zerreye has gerçek kemali, HAFIZ'ın mutlak hıfzındandır ancak. 
RAFİ' dir yüksektir her kemâlde, Cümleyi birleştirir cemâlde, Ne güzel özünü bulursun o hâlde, Dereceleri arttıran RAFİ'dir ancak. 
MUİZ' dir izzetiyle zuhurda. İzzet kendinindir yok kimse arada, Tam bir tekliği vardır orada, İzzetle tecelli eden MUİZ'dir ancak. 
MUZİL' dirki bakarsın zelil eder, Kendine güvenenleri yok eder, Benliğinin tam dikine gider, Nefsini zelil eden MUZİL'dir ancak.
SEMİ' dir duvar ta özündekini, Eğer genişletirsen idrakini, Anlarsın kulağının sahibim, Bütün duydukların SEMİ'dendir ancak. 
BASIYR' dir görür açık gizliyi, Okur ezelde yazılan ezgiyi, Başlatır her an yeni bir dizgiyi, Varlığı seyr eden BASIYR'dir ancak. 
HAKEM' dir hakkıyle hükmeder hep, Yanılmaz ne olursa olsun sebeb, Huzurunda eyleyi ver edep, Hakkını koruyan HAKEM'dir ancak. 
ADİL' dir adaleti çok geniş, Eğer şübhen varsa olur iniş, Nerden nereye bilirmisin gidiş, Adaleti sürdüren ADİL'dir ancak. 
LÂTİF' tir bir ismi sureti yok, Gönül böyleyi diler hele bak, Cümleyi bu hale erdire Hak, Lâtife erdiren LÂTİF'tir ancak. 
HABİYR' dir her şeyden mutlak haberdar, Bizede bir şeyler haber vere yar, Gafletten kurtulup eylemeli kâr, Gerçeği bildiren HABİYR'dir ancak. 
HALİYM' dir bazen mülâyimdir işi, Bulunmaz hoş görüde bir eşi, Habibinin kırıldığında dişi, Onları hoş gören HALİYM'dir ancak. 
AZİYM' dir azamet perdesi çeker, Gönüllere korku tohumu eker, Bayrağını ta arşa diker, Azametini gerçek bilen kendidir ancak. 
GAFUR' dur bağışlar yanlışları, Örtülür suçun dökersen yaşları, Sende hoş gör düşen kardaşları, Onları kaldıran GAFUR'dur ancak.
ŞEKÜR' dür nimetlere şükr ettirir, Özünü bazılarına tattırır, Yavaş yavaş sevgisini arttırır, Nimeti arttıran ŞEKÜR'dur ancak. 
ALİY' dir yücedir yücedir yüce, Anlatamaz hiç bir kelâm ne hece, Sahibdirki hiç görülmemiş güce, Senide yücelten ALİY'dir ancak. 
KEBİYR' dir büyüklüğü hep sonsuz, Alemler her zerrede olmaz onsuz, Bu varlığı zannetmeki Ruhsuz, Büyüklüğünü bilen KEBİYR'dir ancak.
HAFİYZ' dir küçük görülmekten korur, Sonunda yolu itidale varır, Her bakımdan hakkını alır, Asaletini koruyan HAFİYZ'dir ancak. 
MUKİYD' dir kendinde akd eder ancak, Çekilir göğe bir yeşil sancak, Kim çıkarki akdini bozacak, Akdini koruyan MUKİYD'dir ancak. 
HASİYB' dir her şeyinde hesaplı, Varlıklar zuhura çıkar itinalı, Görünürler daha sonra edalı, Cümle hesapları tutan HASİYB'dir ancak. 
CELİL' dir korku saçar gönüllere, Yol vermez benlikle öten dillere, Dikkat et gidersin yadellere, Aşıklara huşu veren CELİL'dir ancak. 
KERİYM' dir atası boldur onun, Keriymi bulmassan ne olur sonun, Lûtfuna koş benliğinden soyun, Cömertlerin cömerdi KERİYM'dir ancak. 
RAKİYB' dir cümle varlıklar mahâlli, Hepsinden yücedir alidir ali, Gayret edersen bulursun cemali. Her şeyin üstünde RAKİYB'dir ancak.
MUCİYB' dir icabet eder er geç, Muradını bildir sen kalma geç, isteklerini çok iyi seç, İhtiyacına cevap veren MUCİYB'dir ancak. 
VASİ' dir her şeyi sonsuz o kaplar, Anlatmağa kâfi gelmez lâflar, İçten dıştan bütün ihatalar, VASİ' hükmüyle oluşur ancak. 
HAKİYM' dir her şeyi hikmetle işler, İdrak ettiğinde göğsün genişler, Kalmasın gönlünde şu bu teşvişler, Hikmetle iş gören HAKİYM'dir ancak. 
VEDUD' dur her mahalde sevilen, Aşık ile maşukta görülen, Tüm yanan gönüllerde beliren, Sevgiyi cihana salan VEDUD'dur ancak. 
MECİD' dir yücedir yücedir yüce, Bu yücelik büyük bir hece, İster gündüz olsun ister gece, Her an yücelen MECİD'dir ancak. 
BAİS' tir ölüleri diriltir, Gafleti uyanıklığa erdirir, Seni sana gerçekten buldurur, Zor işleri kolaylaştıran BAİS'tir ancak. 
ŞEHİYD' dir her şeye şahiddir bil, Şahid olduğunu söylemez her dil, Dikenleri çevirerek eyle gül, Yaptıklarına şahid ŞEHİYD'dir ancak. 
HAK' tır her şeyi hakkıyle eder, Şüphesi olan ziyana gider, Varlıkları perçeminden yeder, Her zuhurda Hak alan HAK'tır ancak. 
VEKİYL' dir her şeye vekâleti var, Bilmemki nasıl bulunur böyle yar, Gönlünün yarasını eliyle sarar, Cümle işleri gören VEKİYL'dir ancak.
KAVİ' dir sağlamdır mutlak güven, Korkma bırakmaz yolda giderken, Dal deryaya boğulmassın yüzerken, Her zorlandığında kurtaran KAVİ'dir ancak. 
METİYN' dir metanetli sarsılmaz, Kurduğu, sistemi kimse yıkamaz, Öyle seddirki yüce, aşılmaz, Seni her şeyden koruyan METİYN'dir ancak. 
VELİ' dir saliklere yol gösterir, Gönüllere aşk rüzgârı estirir, Ağyar ile dostluğu kestirir, Hakka yaklaştıran VELİ'dir ancak. 
HAMİYD' dir hamd ile varılır mutlak, Hamd edende bulunur güzel ahlâk, Belki bir gün hamd'ı bulursun elhak, Gerçek hamda ulaştıran HAMİYD'dir ancak. 
MUHSİ' dir tafsilâtlı getirir, Her varlığın hesabını yetirir, Tümden hepsine akıl erdirir, Tafsilâtı düzenleyen MUHSİ'dir ancak. 
MÜBDİ' dir her şeyin kaynağı ondan, Yoktur başka gelenler daha sondan, Haber aldınsa hemen bundan, Her şeyin kaynağı MÜBDİ'dir ancak. 
MUİD' dir varlığını oluşturan, Devamlı bakımına koşturan, Yaranlarının zevkiyle coşturan, Varlığını yenileyen MUİD'dir ancak. 
MUHYİ' dir hem hayata kavuşturur, Cümleyi yaşama alıştırır, Durmadan yeniler oluşturur, Varlığa can veren MUHYİ'dir ancak. 
MUMİYT' tir benliğini öldüren, Seni tâ derinlere gömdüren, Gönül tarlanı güzelce sürdüren, Seni senden kapan MUMİYT'tir ancak. 
HAY' ile hayat bulursun elbet, - 24 - Yaşamın ne olduğunu derk et, Eğer yaşıyorsan binlerce şükret, Hay ile sıfatlanan HAY'dır ancak. 
KAYYUM' dur mevcudat onunla kaim, Gerekeni yapar her yerde daim, Bütün varlığa olmuştur hakim, Varlıkları ayakta tutan KAYYUM'dur ancak. 
VACİD' dir ancak tek vücud sahibi, Sonsuz varlığın bulunmaz sahibi, Koyma artık varlığa gayriği, Varlığın vücudu VACİD'tir ancak. 
MACİD' dir yücedir yüceden yüce, Kimse eş olamaz böyle güce, Bulunmaz elbette onda gece, Kendi kendinde yüce olan MACİD'tir ancak. 
VAHİD' dir esmada seyr eder kendini, Kurar mutlaka varlık bendini, Ef'âlde tamamlar mutlak seyrini, Kesreti toplayan VAHİD'dir ancak. 
AHAD' dır ZAT'tır Zattan sorulmaz, Bu vadinin önünde durulmaz, Gerçek benliktir kafa yorulmaz, A'madan ilk zuhur AHAD'dır ancak. 
SAMED' dir bir şeye muhtaç değil, Her şey ona muhtaçtır bunu bil, Aczini idrak et önünde eğil, Bütün ihtiyaçları gören SAMED'dir ancak. 
KADİR' dir kudretini izhar eder, Dilediğini dilediğine çeker, Her varlığın tohumunu eker, Buyruğunu sürdüren KADİR'dir ancak. 
MÜKTEDİR' dir zuhura çıkarmaya, İcadını sahraya yaymaya, Bir uçtan bir uca kayıp akmaya Bütün bunlara bakmaya MÜKTEDİR'dir ancak. 
MUKADDİM' Dilediğince eder takdir, Kime ne dilerse verir takrir, İstediğini öne getirir, Gereğince sıra yapan MUKADDİM'dir ancak.
MUAHHİR' Dilerse eder tehir, Bazılannı sonradan verir, Sırasıyla alacaklar gelir, Tehir eden MUAHHİR'dir ancak. 
EVVEL' dir herşeyin evveli, Böyle olduğuna deyin beli, Varlığı ezelidir ezeli, Her şeyin önü EVVEL'dir ancak. 
AHIR' dır çünkü her şeyin sonu, Kim böyle hep tanımassa onu, İyi anlaşılmaz bu konu, Her şeyin sonunu getiren AHIR'dır ancak. 
ZAHİR' dir her varlıktaki zahir, Bunu bilince olursun tahir, Kendim bilmeği eyleme tehir, Bütün gördüklerin ZAHİR'dir ancak. 
BATIN' dır her şeyin batını hep, Çünkü batındır zuhura sebeb, Bazen gerekir cümleye edeb, Varlık gelişiyor BATIN'dan ancak. 
VALİ' dir indindedir siyaseti, Hiç boşa gitmez edersen gayreti, Anla artık ondaki hayreti, Bütün siyaseti yapan VALİ'dir ancak. 
MÜTEALİ' İlmi yayılır daim, Bununla varlıkları eyler kaim, Çünkü kendisi alimdir alim, İlmi ile yücelen MÜTEALİ'dir ancak. 
BERR' dir her şeyi devamlı verir, Hakikatleri sırasıyla bildirir, Sonunda gerçeklere erdirir, Temize çıkaran BERR'dir ancak. 
TEVVAB' dır TEVbeleri kabul eden, Gaflet ehlini hakka döndüren, Gerçekleri yerinde gördüren, Ümitleri güçleştiren TEVVAB'dır ancak. 
MÜNTEKİM' dır alır intikamını, Belirtir doğruluk ahkamını, - 26 - Seçer DÜŞKÜNlerden yaranını, Haksızlığı önleyen MÜNTEKİM'dir ancak. 
AFÜVV' dür bağışlar kulunu, Açar dilerse kapanmış yolunu, Dikkat et düzelt sağını solunu, Günahları bağışlayan AFÜVV'dür ancak. 
RAUF' tur merhamed eder kuluna, Can vermek gerektir hep yoluna, Girmiş isen nefsinin koluna, Sana yardım eden RAUF'tur ancak. 
MALİKEL MÜLK' tür mülkün sahibi, Mülkünde komaz asla gayriyi, Yoktur bulamassın hiç ayrıyı, Sahib olan MALİKEL MÜLK'tür ancak. 
ZÜLCELÂLİ VELİKRAM' dır şübhesiz, Bunu eğer böylece bilirseniz, Sizde ikrama ulaşırsınız, İkram ZÜLCELÂL'den dir ancak. 
MUKSİD' dir hak eden alır hakkını, Boşa geçirme sende vaktini, Bozma sakın yaptığın akdini, Hak edene veren MUKSİD'dir ancak. 
CAMİ' dir toplar kendinde her şeyi, Bırakmaz dışında hiç bir şeyi, Oluşturur birliği gayeyi, Her makamda toplayan CAMİ'dir ancak. 
GANİ' dir varlıktan ihtiyacı yok, Her şeyi vardır hemde boldur çok, Sen zenginim deme aradan çık, Mülkü sonsuz olan GANİ'dir ancak. 
MUGNİ' dir dağıtır zenginliğini, Tanıtır her yerde benliğini, Kaldırtarak senin senliğini, En çok dağıtan MUGNİ'dir ancak. 
MANİ' dir hayrına engel koyar, Böyle oyunla ayağın kayar, Vazgeçirmek için imtihan eder, Hayrını güçlendiren MANİ'dir ancak.
DARRUN' Daralanlara eder yardım, Zorlanınca gidersin adım adım, Yardım görmek güzel bir tadım, Zorlananlara yardım eden DARRUN'dur ancak. 
NAFİ' dir nefy eder kaldırır şerri, Getirir oturtur güzelce berri, Kalmaz gönlünde kötülük gayri, Şerleri kaldıran NAFİ'dir ancak. 
NUR' dur varlığı aydınlatandır, Bütün mevcudatta parlıyandır, Gönüllerde her zaman doğandır, Her şeyi aydınlatan NUR'dur ancak. 
HADİ' dir eder hakkı tebliğ, Çağrısı açıktır ve beliğ, Buldursun hepimize doğru yolu, Kendi yolunu açan HADİ'dir ancak. 
BEDİİ' dir icad eder yenilik, İşlerini yap hep ona yönelik, Böylece tanır sana öncelik, Yenilikler olursa BEDİİ'dendir ancak. 
BAKİ' dir hep hayali kaldıran, Gerçek hakikatine daldıran, Sana seni her yönde bulduran, Seni ebedi eden BAKİ'dir ancak. 
VARİS' idir mülkünde cümlenin, Her yönde sahibidir alemin, Kim olduğunu bil mülkü verenin, Her şey her zaman VARİS'indir ancak. 
REŞİYD' dir rüştünü izhar eder, Cümle böylece kemale gider, Sonunda ilahi cemale erer, Rüştüne erdiren REŞİYD'dir ancak. 
SABIR' dır acele etmez bir gün, Dut yaprağı atlas olur bir gün, Artık kendine ver güzel bir yön, İnnallâhe meas SABİR rin dir ancak. 
MEDİNEİ MÜNEVVERE ( 4.10.1982 ) 

YA RASULÛLLAH 
Yüzüm yok iken geldim kapına. 
Gönül rüzgârı savurdu katına. 
Binmiş idim ben sevgi atına. 
Boş çevirme ellerimi ya Rasulûllah. 

Senin ismin ile çarpar kalbim. 
Gözetmessen nolur benim halim. 
İsmini anmadan durursa kalbim. 
Boş çevirme ellerimi ya Rasulûllah 

Ravzana aldın bu günahkârı. 
Yitirmiştim ben ezelden arı. 
Günahımı yüzüme vurma bari. 
Boş çevirme ellerimi ya Rasulûllah. 

Sana lâyık olamadım bir türlü. 
Ağlar gözlerim geceli gündüzlü. 
Kalbim temizlenmedi pürüzlü. 
Boş çevirme ellerimi ya Rasulûllah 

Gönlüm köşesinden çıktı bir ışık. 
Ben sana belki ezelden aşık. 
Sensin bütün cihanda tek maşuk. 
Boş çevirme ellerimi ya Rasulûllah 

İsmini anmadan geçmez anım. 
Sana kendimden daha yakınım. 
Gönülden gönüllere akanım. 
Boş çevirme ellerimi ya Rasulûllah 

Sevgin kalbimde yanıyor her an. 
Gözlerimden akan yaş değil kan. 
Cemalini gösterdiğin zaman. 
Boş çevirme ellerimi ya Rasulûllah 

Senin çün bu alemde cümbüş var. 
Cümleler dosttur kalmamış ağyar. 
Sana kâinat olur hep bakar. 
Boş çevirme ellerimi ya Rasulûllah

Huzuruna vardım girdim ravzana. 
Anlayamassam seni vah bana. 
Feda olsun varlığım hep sana. 
Boş çevirme ellerimi ya Rasulûllah. 

Gafletle geçiyor şamu seher. 
Seni bilmek ne zormuş meğer. 
Seni anlamadan gidersem eğer. 
Boş çevirme ellerimi ya Rasulûllah 

Hicret ettin Mekkeden Medineye. 
Bende ederim Hicret içeriye. 
Kazancımız kalmassa geriye. 
Boş çevirme ellerimi ya Rasulûllah 

Başımı koydum ezelde önüne. 
Hesabım kalmasın mahşer gününe. 
Yüzümü tuttum hep senin yönüne. 
Boş çevirme ellerimi ya Rasulûllah 

Kölen olsam hep kapında kalsam. 
Lutfundan manâ gülleri alsam. 
Varlığımla seni anamassam. 
Boş çevirme ellerimi ya Rasulûllah 

Aciz ve de naçiz biçareyim. 
Baştan aşağı harab yareyim. 
Ciğerim delik pare pareyim. 
Boş çevirme ellerimi ya Rasulûllah 

Lütfetmessen nolur benim halim. 
Yalvaracak güçte değil kalim. 
Geçiyor günler gafletle daim. 
Boş çevirme ellerimi ya Rasulûllah 

Görüpte cemalin veririm can. 
Sana Salât'u selâmlar her an. 
Aşkındır yine gönlümde yanan. 
Boş çevirme ellerimi ya Rasulûllah 

Bir nefes ayrılsam ona yanarım. 
Mecnunum yine kalmadı kararım. 
Gönlümdesinde neden ararım. 
Boş çevirme ellerimi ya Rasulûllah 

Seni anmak hayat verir bana. 
İçeyim aşkını kana kana. 
Eylerim niyaz kalmasın sona. 
Boş çevirme ellerimi ya Rasulûllah 

Davetin ile Ravzana geldim. 
Lâyık değil iken selâm verdim. 
Zahirde olsa lutfuna erdim. 
Boş çevirme ellerimi ya Rasulûllah. 

Sensin alemde varlığa sebeb. 
Ey gönül darılma edeb edeb. 
Düşersemde bir gün gaflet edip. 
Boş çevirme ellerimi ya Rasulûllah

devam edecek....