info@ellidokuz.com
Dolar Alış
:
32.4527
Dolar Satış
:
32.5111
Euro Alış
:
34.8255
Euro Satış
:
34.8882
Aranıyor, lütfen bekleyiniz...

Ergene Platformundan Basın Açıklaması

Saygıdeğer basın mensupları, bu etkinliğimize destek veren Sivil Toplum Kuruluşlarının değerli temsilcileri ve çevre dostları,

Zamanın Çevre ve Orman Bakanlığının 6 Mayıs 2011’de açıkladığı, Ergene Havzası Koruma Eylem Planı’nın üzerinden 2 yıl geçti. Ergene Platformu olarak, Ergene Nehri ile ilgili her türlü gelişmeyi takip edeceğimizi ve süreci değerlendireceğimizi belirtmiştik.
 
 
Tarih boyunca Trakya, ülke ekonomisinde büyük paya sahip bir tarım bölgesi olmuş ve halen de bu özelliğini korumaktadır. Dünya gıda üretiminde, yaşanan dengesizliğin her geçen gün arttığı bir dönemdeTrakya’nın tarımsal strateji açısından önceliklerinin artması ve desteklenmesi beklenirken, aksine, sistemli bir tahribat yapılmaktadır. Ağırlıklı olarak son 40 yılda yaşanan çarpık sanayileşme toprağımızı, suyumuzu ve havamızı yaşanabilir değerlerden uzaklaştırmıştır.
Çözüm için ortaya atılan vaatler, oluşturulan planlar ve geliştirilen projeler, üzerinden geçen yıllara rağmen hayata geçirilmemiştir. Daha acısı; gerçekleştirilmesi düşünülen projeler ile ilgili planlar, çözüm olarak sürdürülebilirliği olmayan eylemler içermektedir.
 
 
Kirleticilerin azaltılmasına yönelik endüstriyel dönüşümler tamamen göz ardı edilmiş ve mevcut kirlilik kaynaklarına dokunmadan sadece atıkları ile ilgili eylemler planlanmıştır.
Bu planlar da; sadece “çöpleri halının altına süpürme girişimi” olarak nitelenebilecek, ikincil zararları çok daha geniş kapsamlı etkilere gebe projelerdir.
Islah OSB’lerin devreye alınması ile Ergene Nehri ve kollarına deşarj edilen sanayi atıkları arıtılacak, arıtma işlemi sonrasında zehir ve kimyasallarından arınmış, sözde ‘temizlenmiş’ suyun Marmara denizine derin deşarjının yapılması planlanmaktadır.
 
 
Aynı bölgede, atık arıtma tesislerinin ürettiği atık çamurları da dahil, pek çok atıktan gazlaştırma ve pirizolis gibi yöntemler ile elde edilecek yanıcıları yakarak elektrik enerjisi üretmek isteyen/ bir özel işletme kuruluş çalışmalarına başlamıştır. Bu işletmenin beyan ettiği kapasite, bölge atığının çok üzerinde olan bir değerde atığı yakarak bertaraf etmeye göre projelendirilmiştir.
Bu güne kadar, Ergene ve kollarına deşarj yapan sanayi kuruluşlarının, kurulan Islah OSB’ler aracılığı ile ortak kuracağı arıtma tesislerinde temizleneceği söylenen suyun; neden Ergene yatağına değil de, Marmara denizine derin deşarj olarak verileceği açıklanmalıdır. Kurulacak olan bu kapalı hat ile uzaklaştırılan suyun, Marmara denizinin zaten risk oluşturan eko sistemine hangi ek zararları vereceğinin de aynı projede belirtilmesi gerekmez miydi?
 
 
Mevcut sanayi kuruluşları için, Ergene Havzası sınırları içinde yer altı suyu kullanması kısıtlandığına/ ve temizleneceği iddia edilen su Marmara’ya derin deşarj yöntemi ile bırakılacağına göre; nehir yatağında doğal bir akış için gerekli olan su nereden temin edilecektir?
Bu deşarjın, Marmara denizinden elde edilen deniz ürünlerinin, başta dünyanın en büyük metropollerinden olan İstanbul’a arz edildiği düşünüldüğünde kanser potansiyeline nasıl bir katkısı olacağı dahesaplanmış mıdır?
Yarım asrı aşan bir süreden bu yana, ülkemiz, gelişmiş ülkelerin kendi topraklarında istemediği, bütün endüstrilerin kullanım alanı haline geldi.
Yıllarca, dünya lideri olmakla övündüğümüz, tekstil sektöründeki liderliğimizin altında da aslında yatan gerçek budur. Kurulduğu topraklarda hayatı bitiren, ne kadar sektör varsa, sorgusuz sualsiz, sırf ‘yatırım olsun’ da ne olursa olsun diyen, bir vurdumduymazlık politikası ile devreye alınmıştır.
 
Tekstil, deri, kağıt, boya ve birçok kimya endüstrisini kurarken; tesisler, varlığımızın kaynağı olan bu topraklardan ve üzerinde yaşayanlardan NE GÖTÜRÜR diye hiç düşünülmedi. Trakya, mevcut hali ile dahi, sanayi, nüfus ve kirlilik kontenjanını fazlasıyla doldurmuştur! Trakya, bu ağır sorunlar ile boğuşurken, İstanbul’un rehabilitasyonu için çeşitli bölgelere yapılması planlanan, nüfus transferleri sorunu daha da kronik hale getirmez mi? Trakyalının da en temel ihtiyaçları olan; temiz su, temiz gıda ve temiz hava; yakın gelecek için yapılan planlarda ölümcül yaralar almışolacaktır! Mevcut planlar ile daha da kronikleşeceği apaçık görünen ölümcül yara, toplumsal bir kansere dönüşmeden bir an önce tedavi edilmelidir.
 
Temel mesele kalabalıklaşma ve çarpık sanayileşmedir!
 
Hiç zaman kaybetmeden, sanayi kuruluşlarının proseslerine müdahale edilmelidir. Ölümcül atıklar üretmesi engellenemeyen sektörler devre dışı bırakılmalı ve her işletme için ürün-zarar endeksleri yapılmalıdır.
Dünyanın en kirli akarsularından biri olan Ergene Nehri ve çevresindeki insan yerleşimlerinin gördüğü zarar, sadece klinik verilerden elde edilen istatistikler değildir! Trakyalı, yıllardır bu kirliliğin içerisinde olmanın verdiği umutsuzluktan ve gelecek güvencesi görememenin kendisi ve ailesine yaptığı baskıdan bunalmıştır.
   
       
Çözüm, sadece metropollerin görüntüsünü güzelleştirme derdi ile yapılan KENTSEL DÖNÜŞÜM hamleleri ile, gerçekleştirilemez! Trakya gibi hem sanayi, hem de tarımı bir arada yaşayan bir bölgede sineklerle mücadele projelerinin yerine, bataklığı kurutacak akılcı ve sürdürülebilir projelere ihtiyaç vardır!
 
Endüstriyel kaynaklı kirlilikle mücadelenin ilk aşaması ENDÜSTRİYEL DÖNÜŞÜMDÜR! Sorun, sadece tekstil, deri, kâğıt gibi sektörlerin, üzerinde kurulduğu toprakları kurutması sorunu değildir. Hayvancılık gibi, tamamen doğal süreçler içeren işleri de, endüstri haline getirip on binlercesini aynı depolarda toplayınca sorunlar çıkmaktadır. Bu hayvanların atıklarından kaynaklanan gübre kokusu, son yıllarda Trakya’nın bazı şehirlerinin üzerine kâbus gibi çökmeye başladı. Ucuz et söylemleri ile başlayan bu furya, hem hayvancılığı tekelleştirmekte, hem de yerli yetiştiricilere yaşam şansı bırakmamaktadır.
           
Yıldız Dağları, yer altı ve yer üstü zenginlikleri ile Trakya’nın yaşam kaynağıdır. Ergene, bu kaynakların atardamarıdır. Yıldız dağlarındaki Ergene kaynakları işletmeye açılan maden ve taş ocakları nedeniyle tehdit altındadır. Ergene kaynakları derhal koruma altına alınmalıdır. Ayrıca terk edilen maden ocak sahaları, bir an önce ıslah edilerek doğaya yeniden kazandırılmalıdır. Taahhütlerini yerine getirmeden terk eden işletmelere etkin idari yaptırımlar uygulanmalıdır. Bu sorun, herkesten önce Trakya Belediyelerinin, Çiftçi ve Üretici Birliklerinin, Ziraat Odalarının, Kooperatiflerin, TOBB’nin, Esnaf örgütlerinin, Meslek Odalarının sorunudur. Trakya’da bize yaşatılan ve insanımıza, toprağımıza ve suyumuza kasteden vahşiliğe dur demek için yetkisi olan herkes sorumludur. Yetkilerini kullanmayanlara, yetkili ve sorumlu olduğu halde susanlara karşı sesimizi yükseltmek ve harekete geçmeleri için her tür girişimi yapmak zorundayız. Çünkü susmak bu insanlık suçuna, katliama ortak olmaktır.
   
Danıştay 6. Dairesi, 23 Kasım 2005 tarihli kararında, “Ergene nehrindeki kirliliğin devam ettiği sanayileşme ve şehirleşmenin yarattığı kirliliğin önlenemediği, bu durumun söz konusu bölgedeki çeltik üretimini olumsuz yönde etkilediği ve olayda idarenin hizmet kusurunun bulunduğu açıktır.” demektedir.
 
Bu gün dünyamızda, çok uluslu şirketlerin ve sermayenin kârlarının daha fazla artması için doğamız ve suyumuz kirletilmektedir. Ekolojik denge geri döndürülemeyecek ve iddia edilenin aksine sürdürülemeyecek şekilde tahrip edilmektedir.
Doğamızı ve yaşamımızı savunmak için, kirletenlerin ve göz yumanların yargılanması gerçekleşene kadar mücadelemiz devam edecektir.
 
ERGENE HAYATA DÖNSÜN!
ERGENE NEHRİNİ KİRLETENLER YARGILANSIN!
 
ERGENE PLATFORMU
Kaynak : Murat Ürtekin