info@ellidokuz.com
Dolar Alış
:
32.5096
Dolar Satış
:
32.5682
Euro Alış
:
34.6254
Euro Satış
:
34.6878
Aranıyor, lütfen bekleyiniz...

Tekirdağ da kamu çalışanları iş bıraktı

Tekirdağ da kamu çalışanları iş bıraktı.

Tekirdağ Merkez ve İlçelerinde Kamu-Sen’ in almış olduğu grev kararına uyarak, hemen hemen
 tüm iş kollarında çalışanların büyük bir kısmı iş bırakmaya destek verdi. İl merkezinde çalışan 2
 bini gecik eğitim çalışanı tamamı destek verdi. Konu ile ilgili görüşlerini açıklayan Kamu-Sen İl
 Temsilcisi Muzaffer DOĞAN, başta eğitim olmak üzere, Sağlık, Tarım, Büro iş kollarında çalışanların
 çok büyük çoğunluğu eyleme katıldı. 14 bin çalışanın olduğu ilimizde eyleme katılanların sayısı 12
 bin e ulaştığını tahmin ediyoruz dedi.

Eylem anında Türkiye Kamu-Sen Tekirdağ İl Temsilcisi Muzaffer DOĞAN’ ın yaptığı basın açıklaması
 metni aşağıdadır.

Kavgam, ekmeğim için; sevdam, ülkem için diyerek, her türlü tehdide gülerek bakıp, kutlu mücadelemizin er
 meydanına koşan çilekeş, cefakâr, vefakâr kamu görevlisi kardeşlerim, çok kıymetli basın mensupları,

Hoş geldiniz, şeref verdiniz.

Geçtiğimiz günlerde sözde sendikalar ile siyasetçilerin rol aldığı Toplu Sözleşme Tiyatrosunu sessizce izlediniz.

Şimdi sıra sizde; şimdi herkes susacak; siz konuşacaksınız.

Bütün haksızlıkları, yüzsüzlükleri; yalancıların suratlarına çarpacaksınız.

Değerli basın mensupları; kıymetli arkadaşlar;

Yıllardır diyalog, hoşgörü diyoruz.

Yıllardır kamu görevlilerinin hak ve menfaatlerinin ilerletilmesi için mücadele veriyoruz.

Elbette bu mücadelenin öncelikli hedefi kamu görevlilerinin toplu sözleşme, grev ve siyaset haklarını da içeren
 çağdaş, ILO standartlarında sendikal haklardır.

Bu sürede hep toplumumuzun hassasiyetlerini gözettik.

Gerginliklerden kaçındık.

Hak mücadelemizde milli ve manevi değerlerimizi ön planda tutarak, “önce ülkem” diyerek yer aldık.

Ancak, bu iyi niyetimize karşılık olarak memurlarımız aleyhine yürütülen kampanyalara, memurlarımızın
 kazanılmış haklarının ellerinden alınma gayretlerine maruz kaldık.

İş bilmez iktidarın başarısızlıkları, kötü niyetli yöneticilerin beceriksizlikleri yıllarca sırtımıza yüklendi.

İktidar tarafından her fırsatta hizmet üretmemekle, yan gelip yatmakla suçlandık.

Öte yandan 2002-2012 yılları arasında ülke ekonomisi ortalama yıllık %6,8 oranında büyürken, kamu
 görevlilerine büyümeden pay verilmedi, “büyümeye ne katkınız var ki!” dendi.

Ekonomik kriz dönemleri, çalışanların haklarının budanması için bir fırsat olarak görüldü. Bu dönemde
 çalışanlar işsizlikle tehdit edilerek sesleri kısılmaya çalışıldı.

Daha bir ay kadar önce yatırım paketi adı altında sanayici ve iş adamlarına 2 milyar TL’lik bir kaynak
 aktarılırken, memurlarımız ve memur emeklilerimiz tam 5 aydır zam alamadan yaşamak zorunda bırakıldı.

Bütçe de, milli gelir de milletin ortak kaynağıdır.

75 milyonun ortak kaynağından; milletin %99’u için ayrılan pay, milletin geri kalan %1’lik ayrıcalıklı kesimi için
 ayrılan pay kadar bile olamamıştır.

Son 10 yıl içinde toplamda %68 büyüyen bir ülkede, çalışanların pastadan aldığı pay azalıyorsa, burada bir
 tutarsızlık,bir adaletsizlik var demektir.

Öte yandan iktidar temel tüketim ürünlerine zam yapmaya devam ediyor. Nisan ayı başında yapılanlarla
 birlikte son bir yıl içinde doğalgaza %33; elektriğe %22; benzine %23; mazota %24 zam gelmiş, böylece 4 aylık
 enflasyon %4 e ulaşmıştır. Bu şartlarda ne kamu görevlilerimizin ne de emeklilerimizin insan onuruna yaraşır
 bir hayat sürme şansı kalmamıştır.

Ancak, hükümetin taraflı tutumuyla oluşturulan toplu sözleşme masasında kamu görevlilerimiz, emeklilerimiz,
 dul ve yetimlerimiz için sunulan maaş artış teklifi, %3,5+%4; yıllık toplam %7,5 olmuştur.

Dolayısıyla bu teklif, dört aylık enflasyon artışını dahi karşılamaktan uzaktır.

Bir taraftan Türkiye’nin ekonomisi en hızlı büyüyen ülke olmasıyla övünen yetkililerin, diğer taraftan
 memurlarına ve emeklilerine 4 aylık enflasyon kadar maaş artışı teklifi sunması anlaşılır ve kabul edilebilir
 değildir.

Gidişatın olumlu olmadığı gün gibi aşikârdır.

Bu gidişe “dur!” demek hepimizin boynunun borcu, vatandaş olmamızın bir gereğidir.

Bizler bugüne kadar diyalogun her yolunu denedik, hoş görünün her türlüsünü gösterdik, sabrımızı sonuna
 kadar zorladık.

Ama yaptığımız her iyi niyetli girişimde, adres olarak sokaklar gösterildi.

Artık bıçak kemiğe dayanmıştır.

Söz bitti, hoş görümüz karşılıksız kaldı, diyalog mekanizması tahrip edildi.

Son çare olarak eylemi seçmek zorunda kaldık.

Hakkımızı almak, iktidarı uyarmak, Türkiye’nin demokrasi ile yönetildiğini; demokrasinin temelinde tüm
 kesimlerin haklarının korunması geldiğini hatırlatmak için;

Ülkemizin kaynaklarının adil bir şekilde paylaştırılması için;

Yalnızca memurların değil, emekli, dul ve yetimlerin de seslerine kulak verilmesi için bugün buradayız.

Şu bilinsin ki; eylemimiz asla devletimize ve bizlerden hizmet alan vatandaşlarımıza karşı değildir.

Bizler yıllardır Türk memurunu yok sayan, sorunlarımıza çare üretmeyen, önümüzü tıkayan ve bizlere başka
 çıkar yol bırakmayanlara karşı demokratik hakkımızı kullanıyoruz.

Değerli kamu görevlileri,

Bizler iş bırakma eylemi yapmaya karar verdiğimizde gördük ki, siyasi ve ekonomik bir cenderenin kıskacında
 ezilen her kesim, hislerine tercüman olacak bir ses bekliyor.

Sendikalarımız bu eylemi, yıllardır ihmal edilen, kaderiyle baş başa bırakılan işçinin, esnafın, çiftçinin, dar ve
 sabit gelirli tüm kesimlerin eylemi gibi kabul gördü.

Milletimiz, memurlarımıza tanınacak toplu sözleşme ve grev hakkının, memurlarımızın alım gücünün
 artırılmasının ekonomik hayatın her kesimine olumlu katkı yapacağının farkındadır.

Yalnızca siyasi irade bu gerçeğin farkına varamamıştır.

Onların gözleri kör, kulakları sağır, konuştuklarında dilleri doğruları söyleyememektedir.

Siyasi irade verdiği sözleri tutmamıştır.

Toplu sözleşme görüşmelerinde dahi bir gün ak dediğine öteki gün kara demiştir.

Bir gün sıcak baktığı konulara, öbür gün soğuk bakmıştır.

İktidarda olduğu dönem boyunca kamu görevlilerinin kazanılmış haklarını geriletmek, yeni haklar vermemek
 için mücadele etmiştir.

Seçim meydanlarındaki vaatlerini unutmuştur.

Bizleri eylemlilik sürecine götüren neden de işte budur.

Bizler bugün hükümetin;

Üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi için,

Tek taraflı uygulamalardan vazgeçerek, tabanın sesine kulak vermesi için,

Büyümeden pay vermediği kamu çalışanına daha fazla cefa çektirmekten vazgeçmesi için,

Kapsamlı ve adil bir sosyal güvenlik sistemi için,

Adil bir gelir dağılımı sağlaması için,

Ülkemizin kaynaklarını faizciye, rantiyeciye değil, işsizliğe son verecek yatırım harcamalarına aktarması için,

Memurlarımızın;Gerçek anlamda toplu sözleşme ve grev hakkı için,

Farklı statülerde istihdam edilerek haklarının geriletilmesine “dur” demek için,

Onuru, haysiyeti, kariyeri ve kaybettiklerini geri almak için,

Hak için, adalet için, daha güzel yarınlar için iş bıraktık.

Yetkililerin tehditleri bizleri yolumuzdan döndüremedi.

Şimdi yargı kararlarıyla, Anayasa hükmü ile, uluslar arası sözleşmelerle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile
 bizlere tanınmış olan haklarımızı kullanıyoruz.

Hakkımızı alana kadar, mücadelemiz devam edecektir.

Bugün ne güzel bir gün. Bugün; maskelerin düştüğü, gerçeklerin ortaya çıktığı gündür.

Bugün; memurların haklarını iç edenlerin kaçacak delik aradığı gündür.

Bugün; memurlarımız; üzerlerine asılan her türlü asılsız yaftayı parçaladığı gündür.

“Memur ne iş yapıyor ki! Yan gelip yatıyor” diyenler, memurların ne iş yaptığını gördü.

Bugün, meydanlarda tüm haksızlıklara karşı meydan okuyan ve tüm riyakârların günahlarını suratlarına çarpan
 bir Türkiye Kamu-Sen var.

Bugün inanın ki tüm emekliler, tüm memurlar, tüm Türkiye “sendikal mücadele var” diyor.

YAŞASIN TOPLU SÖZLEŞMELİ GREVLİ SENDİKAL HAK MÜCADELEMİZ!

YAŞASIN KAMU ÇALIŞANLARI!