Belki de talihin tarih üzerindeki etkisi bildiğimizden de fazladır? “Adolf Hitler, aslında bir Schicklgruber olacakken, kaderin bir cilvesi ile Hitler soyadını aldı... Eğer hemşiresi Almanca bilseydi, biz de Einstein’ın ölmeden önceki sözlerini bilebilirdik... Eroin, 1897’de öksürük ilacı olarak patent almıştır... Atlantalı bir gazete muhabiri ayak bileğini kırıp işinden ayrılmak zorunda kalınca, evde zaman geçirmek için Rüzgâr Gibi Geçti’yi yazdı..." “Ya olsaydı,” “Eğer... olsaydı” ile başlayan cümleler dünyasına hoşgeldiniz. Burası, tarihin değişiklik gösterdiği dünyadır. Napolyon’un Basuru, küçük rastlantıların, kaza ve yazgıların tarih üzerinde nasıl beklenenden de derin etkiler bıraktığının öyküsünü anlatır. Öğretmenlerimizden ve kitaplarımızdan aldığımız tarih kavramının mantıklı bir gelişim ve sağduyu dizini olmasının akla yatkın bir nedeni vardır. Bazı şeyler bir neden için gelişir. Büyük şeylerin büyük nedenleri vardır. Napolyon’un Basuru ise bu sava karşı çıkar, tarihin önemli bir bölümünün, önemsiz rastlantılara, kazalara ya da talihsiz gelişmelere bağlı olduğunu gösterecek, eğlenceli bir tarih anlatısını savunur. Okuyun, eğlenin, şaşırın! Ve hâlâ tarihteki olayların gelişiminde mantıklı bir neden sonuç ilişkisi arıyorsanız, biraz da korkun!