Bu adım önemlidir.
Ancak kamu vicdanı açısından yeterli değildir.
Çünkü hukukta esas olan, sonuç değil süreçtir.
Bir uygulama hukuka aykırıysa, sadece o uygulamayı yapan değil; görmezden gelen, denetlemeyen ve devamına izin veren herkes sorumludur.
Eğer gerçekten hizmet edilmek isteniyorsa, TESKİ’nin başına alanında uzman, su politikalarını bilen, akademik ve teknik liyakati tartışmasız bir isim getirilmelidir. (Su Doktoru Halim Orta Tekirdağ``ın su sorununu bitirir)
Aksi halde yapılacak her atama, halkın tepkisini yatıştırmaya dönük bir manevra olarak kalır.
Unutulmamalıdır ki;
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu çok açıktır:
Kamu zararı oluşturan her işlem, zincirleme sorumluluk doğurur.
Gelecek Genel Müdür;
“Gerekçe Bakım Bedeli” adı altında vatandaştan haksız tahsilat yapıldığını bilip de buna son vermezse, (iade de önemli)
kamu zararını devam ettiren kişi konumuna düşer.
Engellilere devlet tarafından tanınan %50 indirim hakkının, idare eliyle kaldırıldığını bilip de bunu düzeltmezse,
Anayasa’nın sosyal devlet ilkesine aykırı işlem tesis etmiş olur.
Ve evet…
Bu işlemlerin tamamı, günü geldiğinde Sayıştay raporlarına, CİMER dosyalarına ve savcılık soruşturmalarına konu edilir.
Sayın Candan Yüceer;
Şimdi aynı hukuki duyarlılığı Kültür Daire Başkanlığı için de göstermek zorundasınız.
Çünkü kültür adı altında yapılan her harcama, keyfi değil; ölçülü, denetlenebilir ve kamu yararına uygun olmak zorundadır.
Kültür Daire Başkanlığı eliyle;
Halktan karşılık bulmayan organizasyonlara yüksek bedeller ödenmişse, (bunu da kendi personeliyle değil STK Başkanı ile yapıyorsa ki bu usulsüzdür.)
Engellilere yapılması gereken bağışlar, alakasız dernekler üzerinden farklı amaç doğrultusunda hukuk dışı usulsüz olarak yapılmışsa, Belediyenin bağışı, STK TARAFINDAN BAŞKA STK`YA yapılmış olarak gösterilmişse, kullanılamaz durumdaki tekerlekli sandalyeler “yardım” adı altında dağıtılmışsa,
burada artık mesele etik değil, hukuktur.
Kamu kaynağının dolaylı reklam aracına dönüştürülmesi,
görevi kötüye kullanma ve kamu zararına sebebiyet verme suçunu doğurur.
Daha vahimi şudur:
Engellilere yönelik yapılan her yanlış uygulama, yalnızca idari değil; vicdani ve cezai sorumluluk da taşır.
Fen İşleri’nin yaptığı ve artık kamuoyunda “ölüm kavşakları” olarak bilinen düzenlemeler ise, başlı başına ihmal zinciridir.
Bilinen, raporlanan ve düzeltilmeyen her kavşak;
yarın bir ölümlü kazada taksirle ölüme sebebiyet suçlamasına dönüşür.
Bir CHP’li milletvekilinin dahi “Çorlu`da 5 kavşak var.Buradan geçerken korkuyoruz” dediği kavşaklar varken,
sorumluluğun yok sayılması mümkün değildir.
Ulaşım Daire Başkanlığı yıllardır boş.
Her şey bir kişinin üzerine yıkılmış durumda.
Bu da idari olarak yetki-sorumluluk dengesinin bozulduğunu göstermektedir.
Sayın Başkan;
Daire başkanları konusu artık bir siyasi tercih değil, hukuki zorunluluktur.
Bugün denetlenmeyen her işlem, yarın sizin adınıza açılmış bir dosya olarak önünüze gelir.
Son söz şudur:
Nasreddin Hoca’nın dediği gibi, testi kırılmadan cezayı kesmek gerekir.
Çalışanlar değil, yanlış yapanlar gitmeli.
Liyakat, sadakatten; hukuk, siyasetten üstündür.
Takdir makamı sizsiniz.
Ama kayıt artık düşülmüştür.
