Unutursun, aşk için giden, kalan ve ölenin hikâyesi biraz da...
İstanbul’un son gayrimüslimleri, esnaf dostları Aşkale’ye gitmesin diye vergi borcunu ödemek için para toplayan Müslüman komşular, asılan bir başvekilin güçlü karısı, müge çiçekleriyle bezeli altmışlı yılların Ankarası’nı yasa boğan uçak kazası, savaşlardan sağ çıkmış sıhhiyecilerin yorgunluğu, Kapadokya’nın yer altı kentleri, karlı Berlin, ana kucağı Ihlara, tangolar, ağıtlar ve elbette bir esinti gibi geçip giden Nariye’nin şarkısı... Hepsi birer yağmur damlası bu hikâyede. Hasan Dağı’nın ardında yaşananlar unutulmasın diye.
Kimi bir madalya gibi taşır yara izini... Kimi de teninde yeni yaralar açarsa, eskisini unutup herkese unutturabileceğini düşünür. Oysa zaman her işi tek hamlede yapabilen büyük bir kahraman.
Ve hepimizin kalbinde kapağı ölene dek açık kalan bir “unutma! defteri” var.
(Tanıtım Bülteninden)